Yapay zekânın işgücüne katılımı konusunu ele almadan önce, Türkiye İstatistik Kurumu'nun ocak ayına ilişkin verilerine ve işgücü piyasasındaki hareketliliğe ve kadınların işgücüne katılımına yakından bir göz atalım.
İşgücünde kadın hareketliliği
Ocak ayında 15 yaş ve üzeri yetişkinlerden 43 bin kişi daha işgücüne katıldı. Bu ay içerisinde, öğrenciler, ev hanımları ve potansiyel işgücü gibi daha önce işgücüne dâhil olmayan 202 bin kişi de ayrıca işgücüne katıldı. Böylece, toplam işgücü 245 bin kişi artmış oldu. Bu artışın 160 bini istihdama yönelirken, 85 bini işsizliğe kaydoldu ve bu da ocak ayında işsizlik oranının yüzde 9,1'e yükselmesine neden oldu. Yeni katılanlarla istihdam oranı yüzde 49'a ulaştı. İşgücüne katılımdaki artış, istihdamdaki artışla uyumlu gibi görünse de dikkate değer bir işsizlik oranı artışı mevcuttur.
Kadının işgücüne artan katılımı
Cinsiyet farklılıklarına odaklanıldığında, ocak ayı işgücüne katılımındaki artışta erkeklerin 112 bine karşılık kadınların 133 bin olduğu görülüyor. İşgücüne katılan 133 bin kadın ile birlikte 25 bin işsiz kadının işe başlamasıyla kadın istihdam oranı yüzde 0,5 arttı. Erkeklerde ise yüzde 0,1 düşüş yaşandı. Benzer şekilde, işsizlik oranında kadınlarda yüzde 0,3 azalma gözlenirken, erkeklerde yüzde 0,4 artış gerçekleşti. Ocak ayında işgücü hareketliliği açıkça kadın lehine gelişti. Burada hükümetin attığı adımlar ve sağlanan desteklerin etkisi büyüktür. Çalışma Bakanlığı'nın kadın istihdamını ve girişimciliğini artırmaya yönelik projeleri ile İş Pozitif Platformu kadınların istihdamı konusunda önemli hizmetler sunmaktadır. Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında yürütülen Kadın Girişimciliğinde Yeni Ufuklar programı da kadınların işgücüne katılımını arttırmayı hedeflemektedir. Ancak, gelişmiş ülkelerle ve Türkiye geneliyle karşılaştırıldığında, bu alanda daha fazla yol kat etmek gerektiği açıktır. Ocak 2024'te kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 36,6 iken genel nüfus için bu oran yüzde 53,9'dur. OECD ülkelerinde işgücüne katılım ortalaması yüzde 59,8 iken erkekler için yüzde 68,3, kadınlar için ise yüzde 51'dir. Orta yüksek gelir grubunda ise erkeklerde yüzde 81, kadınlarda ise yüzde 63,5'e kadar çıkabilmektedir. Cinsiyetler arası işgücüne katılım oranı farkı AB'de yüzde 10 iken, Türkiye'de yüzde 38'dir. Cinsiyetler arası istihdam oranı farkı ise AB'de yüzde 10, Türkiye'de ise yüzde 35'tir. Türkiye'de kadınların işgücüne katılım oranı düşük olmasına rağmen ücret eşitsizliği daha iyi durumdadır. Avrupa Birliği ülkelerinde kadınlar erkeklere göre ortalama yüzde 13 daha az kazanırken, Türkiye'de bu oran yüzde 6,2'dir.
Pandemi sonrası dünya ekonomilerinde kadının işgücüne katılımı, ekonomik büyüme ile pozitif ilişkili olduğundan artış gözlenmektedir. Bununla birlikte teknolojinin ilerlemesi, uzaktan çalışma imkânlarının artması ve dijital platformların yaygınlaşması kadınların işgücüne katılımını kolaylaştırmaktadır. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi, kadınların evden çalışabilme imkânlarını artırmıştır. Kadının aile ekonomisine daha fazla katkı sunma gerekliliği, ücret eşitliği yasaları, kreş hizmetlerinin yaygınlaştırılması, esnek çalışma modellerinin teşvik edilmesi gibi faktörler kadının işgücüne daha fazla katılımını sağlayabilmektedir.
İşgücüne katılımda yapay zekâ(?)
Genellikle insan zekâsı gerektiren işlerde kullanılan yapay zekânın işgücüne katılımı konusunda görüşler çeşitlidir. Bazı ekonomistler, yapay zekâyı işgücü olarak görürken, diğerleri bunu bir sermaye aracı olarak değerlendirirler. Yapay zekânın kullanıldığı alanlarda, bazı işlerin daha verimli hale gelmesi ve bazılarının tamamen ortadan kalkması mümkündür. Otomasyon, veri analitiği ve makine öğrenimi gibi alanlarda kullanılan yapay zekâ, özellikle rutin ve tekrarlayan işlerde insanların yerini alabilir, bu da işsizlik riskini artırabilir ancak yeni iş alanları da yaratabilir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yapay zekâ teknolojisi iş gücünün yüzde 40'ını etkileyebilir ve gelişmiş ekonomilerde bu oran yüzde 60'a kadar çıkabilir. Ancak, yapay zekânın toplum üzerindeki etkilerinin tahmin edilmesi zor olsa da gelir eşitsizliğini artırabileceği yönünde endişeler görülmektedir. Zira yapay zekânın gelişmekte olan ekonomiler tarafından yararlanma olasılığının daha düşük olduğu düşünülmektedir.
Yapay zekâ sermaye de olabilir mi?
R. Gordon, P. Romer ve H. Varian gibi iktisatçılar yapay zekanın ekonomik etkilerini değerlendirirken, yapay zekayı bir tür sermaye olarak görme eğilimindedirler. Onlara göre, yapay zekâ teknolojilerini geliştirmek ve uygulamak için yüksek miktarda altyapı, donanım ve yazılım yatırımları gereklidir. Yapay zekâ uygulamaları için veri depolama ve işleme altyapısı, özel donanım ve yazılım platformlarına yatırım yapılması gerekebilir. Bu yatırımlar, yapay zekanın sadece finansal kazanımlarını değil, aynı zamanda şirketlerin rekabetçiliğini, inovasyon kapasitesini ve toplumsal katkılarını artırma potansiyellerini de içerir.Bu nedenle yapay zekâ, sadece bir teknoloji olarak değil, aynı zamanda şirketlerin büyüme ve gelişim stratejilerinin merkezinde yer alan değerli bir varlık olarak görülebilir. Dahası yapay zekâ, işgücü ve sermaye gibi ara kategorilerde değerlendirilebilir. Yapay zekâ teknolojisinin geliştirilmesi, uygulanması ve yönetimi için hem insan kaynağına işgücü olarak hem de maddi kaynaklara sermaye olarak ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısıyla, yapay zekâ, işgücü ve sermaye gibi iki ana kategorinin arasında yer alan bir ara kategori olarak da kabul edilebilir.
İşgücüne yeni katılımların sürdürülebilirlik etkisi
Kısaca, yapay zekânın işgücüne ve sermayeye katkısını değerlendirmek önemlidir. Türkiye'de hem genel ve hem de kadının işgücüne katılım oranının arttırılması ve yapay zekânın etkilerinin yönetilmesi için politika yapıcıların ve iş dünyasının daha fazla iş birliği gerekmektedir. Aynı zamanda, cinsiyet eşitsizliklerinin azaltılması için daha çok çaba harcanmalıdır. Kadınların işgücüne katılımı, ekonomik büyüme ve kalkınma için çok kritik bir faktördür. İnsan sermayesi ve işgücü açısından dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için aktif katılımı önemlidir. Bu konuda BM’nin 17 sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında 5. hedefi, kadınlar ve kız çocuklarına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına odaklanmaktadır. Bu hedefte toplumsal cinsiyet eşitliğinin, sürdürülebilir kalkınma için adeta bir çarpan etkisi işlevi gördüğünü vurgulamaktadır. Öte yandan yapay zekânın istihdama katılım oranını etkileyeceği kesin olmakla birlikte bu etkiyi yönetmek ve insanları bu dönüşüme hazırlamak, politika yapıcıların ve iş dünyasının sorumluluğundadır. Hükümetlerin ya da politika yapıcıların bir başka sorumluluğu da bu hafta Avrupa Parlamentosunda geçen Yapay Zekâ Yasası gibi insan davranışlarını manipüle eden ve kişilerin zafiyetlerinden yararlanan yapay zekâ uygulamalarına sınırlayıcı kuralların getirilmesi ve bu konudaki risklerin azaltılabilmesine yönelik yasa ve düzenlemelerin geç kalmadan ülkemiz için de hazırlanmalıdır.
Son söz olarak, Türkiye ekonomisinde kadınların işgücüne katılım oranı ve yapay zekânın etkisi, dikkatle izlenmesi ve yönetilmesi gereken önemli bir konudur. Hem işgücünün korunması hem de yapay zekânın potansiyelinden yararlanılması için yeni stratejik adımların acilen atılması ve uygulamada olması gerekmektedir. Nedeni ise gayet açık; veri ve rapora dayanıyor. Hafta içerisinde yayınlanan UNDP 2023-2024 İnsani Gelişme Raporu’nda Türkiye İnsani Gelişme Endeksi'nde 193 ülke arasında 45'inci sırada, 2022 verilerine göre üst üste dördüncü kez “çok yüksek insani gelişme” kategorisinde yerini aldı. Ancak bu endeks cinsiyet eşitsizliklerine uyarlandığında sıralamada Türkiye, 166 ülke arasında 66’ya, yani geriye düşmektedir. Raporda ülkede genel olarak erkekler, kadınlara göre daha yüksek insani gelişme seviyelerine sahip olduğu açıklanmakta, ancak Türkiye’nin bu eşitsizliği giderme yolunda çabaladığını söylemek gerekir.