Madde ve enerji arasındaki etkileşimleri inceleyen fizik bilimi, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için kaynakların nasıl kullanılacağını belirleyen ekonomi bilimi ile birbirinden oldukça farklı iki disiplin olarak kabul edilir. Fizik doğa, ekonomi ise sosyal bir bilimdir. İki disiplin farklı alanlara odaklanmasına rağmen olasılık, oyun teorisi, optimizasyon ve dinamik sistemler teorisi gibi birçok benzer metodolojiyi kullanır. Ayrıca zaman zaman ekonomi biliminin fizikten uluslararası ticarette kullanılan “çekim denklemi” gibi teorileri doğrudan ödünç aldığı da görülmektedir. Bununla birlikte her ikisinin kullandığı “beyaz gürültü” ve “çekirdek” gibi ortak terimlerin bulunmasından faydalanarak atomun çekirdeği ile enflasyon çekirdeği arasında metaforik bir ilişki kurup, ABD ve Türkiye’de yaşanan enflasyon sorununa biraz daha yakından bakabiliriz.
Orta öğrenim bilgilerimizden hatırlanacağı üzere proton ve nötronlardan oluşan atom çekirdeği atomun merkezinde yer alır. Elektronlar ile çevrili olup atomun kimyasal özelliklerini belirler ve atomun yapısında merkezi ve stabil bir rol oynar. Ekonomideki enflasyon çekirdeği ise, tüketici sepetinde gıda, tütün, alkol ve enerji gibi oynak ve yönetilen fiyat kalemlerini hariç tutarak hesaplanan, genel fiyat seviyesindeki değişimleri gösteren bir ölçümdür. Çekirdek enflasyon, ekonominin temel fiyat istikrarını yansıtır ve merkez bankaları için önemli bir gösterge olarak hizmet eder. Görüldüğü üzere, her iki çekirdek de ilgili sistemlerin merkezinde yer alır ve bu sistemlerin temel özelliklerini belirlerken atom çekirdeği, sabit ve değişmez bir yapıya sahipken, enflasyon çekirdeği zaman içinde değişebilir ve ekonomik koşullara bağlı olarak dalgalanabilir. Fiyat istikrarı için çekirdek enflasyonun istikrarlı olması gerekli bir koşuldur diyebiliriz. Bu yüzden özellikle Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonist ortamda enflasyonun inatçı ve kalıcı olmamasını sağlamak sadece para ve maliye politikalarından oluşan istikrar politikaları ile mümkün olmayabilir. Bunlara ilaveten ticaret politikaları hatta zaman zaman gelirler politikasının da devrede olması önemlidir. Gerçekten bölgemizde yaşanan jeopolitik gerilim ve savaşlara rağmen ticaret politikaları tam gaz devrede ve bunun neticesi olarak son aylarda cari açıkta bazı iyileşmeler görülmektedir. Ayrıca gelirler politikasının da etkili bir şekilde enflasyon ile mücadele sahnesinde yerini almasının zamanı geldi ve geçiyor gibi.
Enflasyon çekirdeğini sadece faizle parçalayamazsınız(!)
Albert Einstein’ın “önyargıların parçalanması atomu parçalamaktan zordur” sözünü insanların düşünce yapısındaki yanlışlıkları düzeltmenin ne kadar zor olduğunu vurgulamak için günlük yaşantımızda sıkça kullanılırız. Ekonomide karar alıcıların düşünce yapısını ve davranışlarını etkileyebilen enflasyonun uyumcu beklentileri, her ne kadar önyargılar kadar değişmesi güç olmasa da onların düşünce yapısını ve davranışlarını etkileyebilmesi ve değişime karşı direnç gösterebilmesi, ayrıca yeni bilgilere veya durumlara uyum sağlamasını zorlaştırabilmesi yönünden enflasyonla mücadelede zor bir engeldir. Üstelik o ülkede ücretler fiyatlara endekslenmiş ise, çok daha zordur. Ücretlerin endekslenmesi enflasyonla yaşamayı kolaylaştırır ve özellikle yüksek enflasyonda hükümetin enflasyonla mücadelesinde elini kolunu bağlar. Ücret sözleşmelerine kira ve satış sözleşmeleri gibi katılıklar da dâhil olduğunda, ekonomide fiyat sisteminin esnekliği ve etkinliği iyice zayıflamış demektir.
Gıda, altın, tütün, alkollü içecekler ve enerjinin hariç tutulduğu enflasyonun çekirdeğinde temel mal ve hizmetler bulunmaktadır. Bazen bunlara TÜİK’in her ay yayınladığı “B” sepetinde olduğu gibi işlenmiş gıdayı da dâhil edebiliriz. Yükselen faizlerin özellikle şubat ayına kadar temel mal fiyatları üzerinde çok net olumlu katkısını her iki ülkenin enflasyonunda açıkça gördük. Ancak son iki ayda söz konusu ülkelerin enflasyonunda temel mal grubu için küçük kıpırdanmalar görülmektedir. Son zamanlarda tırmanan Orta Doğu coğrafyasında ve devam eden Rusya Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı jeopolitik gerilimler gıda ve enerji ve emtia fiyatları üzerinde artış yönünde daha fazla baskı yapabilir. Bu da ekonomilerde yüksek faizlere rağmen fiyat istikrarı hedefine ulaşılmasını daha da zorlaştırabilir.
Hizmette katılık, iş gücünde sıkılık çözülmeli ama nasıl?
Enflasyon ile mücadelede en büyük zorluk, geçmiş enflasyonu dikkate alan uyumcu beklentilerin ve emek yoğun olduğu için ücretlerin fazla etkili olduğu hizmetler sektöründen gelmektedir. Hizmetler enflasyonu mal enflasyonun çok üzerinde seyrediyor. TCMB mart ayı fiyat gelişmeleri raporunda temel mal enflasyonu yüzde 56,5 iken hizmet enflasyonu yüzde 96,5 olarak açıklamıştır. Temel mal ve hizmet kalemlerinin yer aldığı çekirdek enflasyonu yıllık yüzde 75,2 ile manşet enflasyonun üzerinde yüksek bir artış göstermiştir. Benzer durum ABD ekonomisi için de geçerlidir. Mart ayında manşet enflasyonu yıllık yüzde 3,5 artış gösterirken çekirdek enflasyonu yıllık yüzde 3,8 ile manşet enflasyonun üzerinde seyretmektedir. ABD’de çekirdek enflasyonun üç ay üst üste beklentinin üzerinde gerçekleşmesi, enflasyonun ısrarlı ya da inatçı bir biçimde yüksek seyrettiğine işaret ediyor ki bu durum, Fed’in faiz indirimi beklentilerini en azından şimdilik yılın ikinci değil de üçüncü çeyreğine öteleyebileceğine işaret etmektedir. Yüksek faiz oranlarına ve yavaşlayan ekonomik göstergelere rağmen iş gücü piyasasının hâlâ dirençli kaldığını, açık işlerin işsiz sayısına (u/v) oranının 2’ye yakın olması nedeniyle nominal ücretler üzerinde baskının devam ettiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, enflasyonu düşürmeye çalışan Merkez Bankaları enflasyonun kaynağını iş gücü piyasalarının aşırı ısınmasından kaynaklanan kısmını yani iş gücü talebini düşürebilecek olan sıkı para politikasının devamı ile mümkün görmektedir. Kısaca işsizlik yaratılmadan yani (u/v) oranı düşmeden fiyat istikrarını yakalamak mümkün olmayacak gibi gözükmektedir.
Bernanke ve Blanchard'ın ücret-fiyat sarmalı nasıl yorumlanmalı?
2023 yılında Bernanke ve Blanchard, NBER’da kaleme aldıkları makalelerinde ABD’nin pandemi döneminde enflasyonuna sebep olan dinamikleri araştırırken üç sebepten birinin sıkı işgücü piyasası koşullarının enflasyonist etkisini yakalayan işsiz başına açık iş oranı (𝑣/𝑢) olduğunu öne sürdüler. Onlara göre bunun da enflasyon üzerine iki tür etkisi bulunmaktadır. Birincisi kalıcı olarak sıkılaşan bir iş gücü piyasasının kalıcı olarak daha yüksek enflasyona yol açtığı, ikincisi ise sıkı iş gücü piyasası koşulları ile Amerikalı işçilerin ücret pazarlığı gücüne sahip olmaları ve bunu reel ücretlerini korumak için kullanmalarıdır.
Türkiye’deki enflasyon çekirdeğine gelince ücret fiyat sarmalının etkisi maalesef çok daha fazla güçlü ve etkili olduğu söylenebilir. Sebebi ise gayet açıktır. Ücretlerin enflasyona endeksli olması. Hem de son dönemlerde yaşanan yüksek enflasyonda endeksleme beklenen enflasyon yerine geçmiş enflasyona ve daha da beteri algılanan enflasyona endekslenerek artırılması şeklinde olmuştur. Bu da başta enflasyon çekirdeğinde yer alan eğitim, sağlık, ulaştırma, lokanta-otel ve haberleşme gibi hizmet alt sektörlerinde ücret-fiyat sarmalıyla temel mal enflasyonun yaklaşık iki katı kadar yüksek olmasına neden olmuştur. Buna konut sektöründe yaşanan emlakçı komisyonları, konut arzı ve uyumcu bekleyişlere dayanan sözleşmelerle artan kira fiyatlarını da dâhil etmek gerekir. Hizmetlerde katılık ve uyumcu beklentilerin çekirdek enflasyona yaptığı etkileri TCMB enflasyon raporunda, Para Politikası Kurulu’nun karar metinlerinde ve bankanın hükümete yazdığı son mektupta bulmak mümkün. Ancak çözüme yönelik açık ve net adımları bulmak henüz mümkün olmadı. Umarım bundan sonraki metinlerde görebilir ve hükümetle birlikte başarılı bir uygulamayla dezenflasyon sürecini yaşarız. Dünya Bankası-IMF toplantıları için ABD’ye giden Bakan Şimşek ve MB başkanı Karahan’ın yaptığı son açıklamalar bu konuda ümit verici gibi görünüyor ama enflasyon da zamanla yarışıyor.
Sonuçta, atomun çekirdeği ile enflasyonun çekirdeği arasında doğrudan bir ilişki olmasa da her ikisi de kendi alanlarında merkezi bir öneme sahiptir. Atomun çekirdeği fiziksel dünyanın temel taşlarından birini oluştururken, enflasyon çekirdeği TCMB için önemli bir ekonomik gösterge olarak görülmesi ve hükümetle birlikte fiyat istikrarına yönelik kararlarının alınmasında daha fazla rol almasını bekleriz ki tüketici ve firmalar da beklentilerin çıplanması kuyruğunda yerini alsınlar. Günümüz ekonomilerinde dezenflasyon sadece Merkez Bankaları ya da hükümetin istemesiyle mümkün olmuyor, tüketici ve firma beklentilerinin de istekli olması olmazsa olmaz(!)