Enflasyon ve finansal piyasalar açısından TL’nin reel olarak değer kazanması…

Yayınlama: 09.03.2024 11:54:00 Güncelleme: 09.03.2024 11:51:53

Enflasyon ve finansal piyasalar açısından TL’nin reel olarak değer kazanması…

TL’nin değerinin ne olması gerektiği, yıl sonunda hangi seviyede olabileceği bir süredir konuşulan konuların başında gelmeye başladı. Konu bağlamında ise TL değerli mi, değersiz mi ya da bundan sonraki seyri ne yönde olur gibi sorular çokça öne çıkıyor. Hal böyle olunca toplumun birçok kesiminden TL’nin değerine yönelik farklı görüşler de ortaya atılıyor. Özellikle ihracat ağırlıklı düşünenler TL’nin değerli olduğunu ve değerinin düşürülmesini yani kurun yükselmesi gerektiğini savunuyor. Buradaki ana dayanak ise TL’nin değerinin düşürülmesiyle, yani kurların yükselmesiyle ithalat daha pahalı hale gelirken görece ucuzlayan ihracatın artacağı şeklinde. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yükselen kurlar bir süre sonra enflasyonu da yukarıya çeker ve TL’nin değerinin yeniden düşürülmesini gündeme getirecek bir döngüye girilir. Maalesef, yakın geçmişimizde bunu tecrübe ettik… Ayrıca TL’nin değerinin düşürülmesi ithal ara malı ile makine ve teçhizatı daha pahalı hale getireceğinden ihracat gelirlerini düşürücü etkide bulunabilir. Ek olarak üretimin iç talebi karşılayamadığı ve/veya ihracat yapılan pazarın talebinde düşüş yaşandığı dönemlerde TL’nin değersizleşmesi etkisiz kalacaktır.

TL’nin aşırı değersiz olduğunu ve değer kazanmasını yani kurun düşmesi gerektiğini savunan kesimin dayanağı ise TCMB’nin her ay düzenli olarak yayınladığı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (REK)’nin mevcut seviyesi. Reel efektif döviz kuru endeksi, bir ülkenin ulusal parasının diğer ülkelerin paraları karşısında ne kadar değer kazanıp kaybettiğini gösterir. REK’in 100’ün altında olması ülke parasının değer kaybettiği, üzerinde olması ise değer kazandığı anlamına gelir. TCMB verilerine göre Şubat ayında TÜFE bazlı REK 58,55 ve ÜFE bazlı REK ise 89,12 olarak gerçekleşti. 2003 yılı 100 kabul edilerek hesaplanan reel efektif döviz kuru endeksine göre TL bir süredir hem TÜFE hem de ÜFE bazlı değersiz kalmaya devam ediyor. Bu noktada baz yılının seçimi ve hesaplamada temel belirleyici olan enflasyonun sağlıklı ölçülüp ölçülmediği REK’e yönelik eleştirilerin temelinde yer alıyor.

TL’ye yönelik görüşler böyle şekillenirken, TL’nin adil değerinin (fair value) ve gelecekteki kur düzeyinin ne olacağı ya da olması gerektiği daha önemli hale geliyor. Adil değerin ve kur düzeyinin ne olması gerektiği konusunda ise üzerinde ortak karara varılmış bir kural bulunmuyor.

TL’nin gelecekteki değerine yönelik yapılan hesaplamalar ise özellikle yıl sonu dolar/TL tahminlerinde kabaca 35-45 TL gibi çok geniş bir yelpazeye yayılıyor. Ancak yine de öngörülerin kurda yükselişe işaret ettiği görülüyor. TL’nin değerli olduğunu ve kurun yükselmesi gerektiğini savunanlar için bu durum biraz rahatlatıcı gibi görülebilir. Diğer yandan TCMB Şubat ayı PPK metninde TL’nin reel olarak değerlenme sürecinin devam edeceğine yer vermişti. O halde bir yandan yıl sonu dolar/TL tahminleri kurda yükselişe işaret ederken, bir yandan dezenflasyonun sağlanması için TL’nin reel olarak değerlenmesi nasıl olacak? Burada satın alma gücü paritesine değinmek gerekiyor. Bilindiği gibi nispi satın alma gücü paritesi, döviz kurundaki yüzde değişimin, ülkenin mal ve hizmet fiyatlarındaki yüzde değişim ile yabancı mal ve hizmet fiyatlarındaki yüzde değişimin farkına eşit olduğunu ifade eder. Dolayısıyla dönem sonunda döviz kurundaki değişim oranı, ilgili ülkenin fiyatlar genel düzeyi ile yabancı ülkenin fiyatlar genel düzeyi arasındaki farktan düşük ise ulusal paranın reel olarak değer kazanması söz konusu olacaktır. Bunu Türkiye özelinde dolar/TL’ye uyarlarsak, yıl sonunda dolar/TL’deki değişim, bizim enflasyon oranımız ile ABD enflasyonu arasındaki farktan az ise TL’nin dolar karşısında reel olarak değer kazandığından bahsedebiliriz.

Tek bir dönem özelinde TL’nin reel olarak değer kazanması reel efektif döviz kurunu bir anda 100 seviyesinin üzerine çekmeyecektir. Ancak mevcut şartlar göz önüne alındığında enflasyonun baskılanması ve finansal piyasalar açısından TL’nin reel olarak değerlenmesinin avantaj sağlayacağını söyleyebiliriz. Değer kazanan TL ile ithalat görece ucuzlarken enflasyon bir ölçüde baskılanmış olur... Kurda yükseliş hızının görece yavaşlaması, mevduat faizleri ve hisse senedi getirilerinin döviz kuru artışının üzerinde oluşmasına katkı sağlarken, ülkeye döviz girişlerini hızlandırıcı rol oynayabilir. Bütün bunlar olurken cari işlemler açığının artışına dikkat çekenler de olacaktır. Onu da başka bir yazımızda ele alalım.