TCMB Perşembe günü sürpriz ve cesur bir adımla politika faizini 500 bp artırarak yüzde 50 düzeyine yükseltti. Bununla da yetinmeyip faiz koridorunun simetrik bandını da genişletti. Böylelikle eğer gerekli görürse piyasada daha fazla sıkılaşma da sağlayabilecek.
Oldukça şahin olan karar metni de son yıllarda gördüğüm en iyi metinlerden biri. Metinde son dönemdeki olumsuz gelişmeler samimi bir şekilde yer bulmuş. Örneğin ilk dikkatimi çeken Şubat ayı enflasyonunun beklenenden yüksek gelmesi ve buna bağlı olarak da enflasyon görünümünde bozulma olduğuna değinilmesi. Yine son günlerde kurlarda yaşanan volatilite sonrasında daha önceki metinlerde yer alan “döviz kurundaki istikrar” kelimesinin bu ayki metinden çıkarılmış olması. Yurt içi talepte dirençli seyrin devam ettiğine değinilmiş olması da bir diğer gerçekçi saptama. Merkez Bankası’nın gerekli olursa yine faiz artışı yapılabileceğini vurgulanması ve enflasyonla mücadelede çok kararlı olduğunu ve bunun için tabiri caizse “ne gerekiyorsa yapacağını” güçlü bir biçimde hissettirmiş olması da metnin bir diğer vurucu tarafı.
TCMB’nin 500 bp’lik artış yapmasının sıkılaştırıcı etkisinin yanı sıra bazı önemli sonuçları olduğunu da düşünüyorum. İlki piyasada hâkim kesim faiz artışı yapılması gerektiğini ama seçim öncesi dönemde olduğumuz için Merkez Bankası’nın faiz artışı yapmasının mümkün olamayacağını düşünüyordu. Hâliyle Merkez Bankası’nın seçimlere tam da bir hafta kala hem de oldukça güçlü bir faiz artışı ile gelmesi siyasi iradenin ekonomi yönetimine desteklediğinin çok açık göstergesi oldu. Dolayısıyla bu faiz artırımı Merkez Bankası’nın bağımsızlığına dair algıyı güçlendirerek kredibilitesini artıran önemli bir karar oldu, diye düşünüyorum. Öte yandan özellikle de yabancı yatırımcılarda seçim sonrası rasyonel politikalarda U dönüşü olur mu, ekonomi yönetimi görevden alınır mı gibi soru işaretleri hala devam ediyor. Hâliyle seçim öncesi dönemde bu güçlü faiz adımı seçimden sonra da ekonomi yönetiminin görevde kalmaya devam edeceği ve hatta Merkez Bankası’nın seçimden sonra da enflasyonla kararlı bir biçimde mücadeleye devam edeceği de anlaşılmış oldu.
Fakat şuna da değinmeden geçmeyeyim. Güçlü faiz artışı sonrasında hâkim görüş enflasyonla mücadelede ciddi ve kararlı bir Merkez Bankası yansıması olsa da, Merkez Bankası’nın bu güçlü faiz artışının tek sebebinin aslında bir mecburiyet, bir diğer deyişle kurun ateşini almak olarak görenler de var. Böyle düşünenlere göre, son haftalarda piyasalarda kur ve CDS arttığı ve piyasa algısı bozulduğu için Merkez Bankası tam da seçimden hemen önce bozulan bu algıyı düzeltme adına bu adımla geldi. Açıkçası bu düşünceye katılmıyorum. Çünkü biz yakın geçmişte Türkiye’de her ne amaçla olursa olsun doğru adımların ısrarla atılmadığını da biliyoruz. Bu nedenle ben Merkez Bankası’nın bu adımını tamamen rasyonel politikalara yönelik atılmış bir adım olarak değerlendiriyorum.
Gelelim borsa tarafına. Bildiğimiz gibi güçlü faiz artışı sonrasında sıkılaşma etkileri ile borsaya satış gelmesini bekleriz. Ama dün öyle olmadı. Aksine bankacılık hisseleri öncülüğünde borsada yükseliş gördük. Peki, borsa neden düşmedi? Merkez Bankası’nın faizi artırması kısa vadede faizleri güçlü artırarak borsayı olumsuz etkileyecek. Ama faiz artışı orta ve uzun vadede bir yandan enflasyonla mücadelede doğru adımların atılıyor olması sebebiyle piyasaya güven verirken, diğer yandan da yabancının gelişini hızlandırıcı etki yaratacaktır. Dolayısıyla piyasa faiz artışının orta ve uzun vadedeki olumlu etkisinin yanı sıra seçimden sonra ekonomi yönetimi ve uygulanan politikaların değişmeyeceğini, aksine daha güçlü devam edeceği beklentisini satın aldı. Bu nedenle artırılan faiz oranları bankaların kâr marjlarını olumsuz etkileyecek olmasına rağmen, bankalar Perşembe günü yüzde 5 yükseldi. Sebebi doğru politikalar sonrasında yabancı daha güçlü gelecek ve banka hissesi alacak fiyatlaması oldu.
Ama tabii bu demek değildir ki bu kararın yani artırılan faizlerin borsaya olumsuz etkisi olmayacak. Ben en kötü ihtimalle zamana yayılı bir şekilde olsa bile sıkılaştırıcı etkinin borsada yakın vadede baskı yaratacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bu etkiyle belki sert satış görmesek bile borsada yataya girdiğimiz bir süreç bekliyorum ki sert bir kar satışı da seçim öncesinde de görülebilir. Bu yükseliş hareketinin hele ki seçim öncesi dönemde ekstra bir haber akışı olmadan tarihi zirve 9.450 üstü tutunma getirmesini şimdilik çok güçlü bir olasılık olarak görmüyorum. Ama kâr satışı gelse bile ilk etapta 8.700 sonrasında da 8.500 altı hareketler beklemiyorum. Ezcümle, önümüzdeki hafta BİST-100 tarafında 8.500-9.450 arası hareket devam eder, diye düşünüyorum. Tabii bu süreçte yine odaklanmamız gereken asıl kısım hisse bazlı hareketler olmaya devam edecektir.