Merkez Bankası Nisan ayında piyasa beklentilerine uyumlu olarak politika faizini yüzde 50 düzeyinde sabit tuttu. Aslında piyasa beklentisi her ne kadar faizin sabit tutulması yönünde olsa da faizin artırılacağını düşünen güçlü bir kesim de vardı. Faizin artırılacağını düşünen kesimin en temel gerekçesi özellikle enflasyon beklentilerinin hâlâ çok güçlü seyrediyor olmasıydı. Faiz artışını savunanlara göre, Merkez Bankası başkanı hazır geçen hafta ABD’de yaptığı konuşmada “enflasyon beklentilerini kontrol etmek kolay değil” demişken, hazır yine geçen hafta yayınlanan piyasa katılımcıları anketinde enflasyon beklentileri çok az gerileme göstermişken ve de hazır seçim geride kalmışken bir faiz artışı daha yapılması yerinde bir karar olacaktı.
Merkez Bankası her ne kadar faiz artırmamış olsa da PPK metninde Merkez Bankası’nın şahin duruşunu devam ettirdiği çok net anlaşılıyor. Metin özünde finansal koşulların yeterince sıkı olduğunu, Merkez Bankası’nın Mart ayında attığı güçlü sıkılaştırıcı adımların gecikmeli etkilerini bekleyip göreceğini ve eğer bu sürecin sonunda gerekirse yeniden faiz artışı yapılacağını belirtiyor. Ezcümle Merkez Bankası karar metni ile “bu ay faizi sabit tuttum ama bu bir daha faiz artışı yapmayacağım anlamına gelmiyor, tetikte ve beklemedeyim, süreç istediğim gibi ilerlemez ise yeniden faiz artıracağım” mesajını çok açık verdi.
Merkez Bankası faizi sabit tutmasını doğru bulanlar olduğu gibi yukarıda da kısmen değindiğim üzere yanlış bulanlar ve aslında faizin bu toplantıda artırılması gerektiğini düşünenler var. Kararı doğru bulanların en büyük gerekçesi finansal koşullar yeterince sıkı yani faizler yeterince yüksek. Politika faizi yüzde 50 olsa da son günlerde piyasa faizi yani fonlama maliyeti ağırlıklı olarak faiz koridorunun üst bandı olan yüzde 53’te. Bu nedenle bu kesime göre gecikmeli etkileri görmeden ek bir faiz artışı yapmak ekonomide özellikle de ticari kredi faizlerinin daha da artmasıyla ani duruş riski yaratabilir. Hâliyle bu kesim beklentileri çıpalamak için faizi artırarak ekonomiyi durma noktasına getirmektense diğer politika araçları ve de özellikle sözel iletişimin daha etkin kullanılması şu aşamada daha doğru diye düşünüyor. Onlara göre para politikası şimdilik üstüne düşeni yaptı, bundan sonra enflasyonla mücadelede artık devreye başta kamu harcamalarındaki ciddi kısıntı yoluyla sıkı maliye politikaları girmeli.
Merkez Bankası faizi artırmalıydı, sabit bırakmak doğru değildi diyenlerin en büyük gerekçesi ise Merkez Bankası’nın PPK metninde enflasyonda yukarı yönlü riskler için ardı ardına sıraladıkları. Metinde Merkez Bankası ilk olarak Mart ayı enflasyonun beklentisinin üzerinde geldiğini belirtiyor. Daha da vurucu olanı yurt içi talebin bazı bileşenlerinin sıkı para politikasına rağmen dirençli ve güçlü kalmaya devam ettiğinin altını çiziyor. Yine hizmet enflasyonundaki yüksek seviye ve katılığın, jeopolitik risklerin, gıda fiyatlarındaki yüksekliğin ve de enflasyon beklentilerinin enflasyon için risk oluşturmaya devam ettiği belirtiliyor. Bu nedenle faiz artışı olmalıydı diyen bu kesim “Merkez Bankası bunca riske rağmen hâlâ neyi bekliyor” diye sormaktan geri durmuyor. Onlara göre son dönemde olduğu gibi para politikasının gecikmeli etkilerine güvenerek zaman kaybediyoruz. Çünkü zamanında yapılmadığı için sonradan yapılan faiz artışlarının etkisi güçlü olmuyor. Faiz artışını geç yapmaktansa önden yüklemeli yapsaydık, hem iç talebin gerilemesine daha fazla yardımcı olur hem de faiz artışının yaratacağı sinyal etkisi sayesinde enflasyon beklentilerindeki çıpalanma daha güçlü olabilirdi. Bu gruba göre faiz artırılmış olsaydı da zaten hâlihazırda kredi büyümesi çok zayıf olduğundan artan faizlerin ekonomik büyümeye olumsuz etkisi de çok sınırlı olurdu. Hatta bu kesim bundan sonraki sürede Merkez Bankası’nın gerekmesi durumunda özellikle mevduat faizleri artışına odaklanarak ani duruş riskini önleme adına şirketler için krediye erişim koşullarının iyileştirebilir, Merkez Bankası araçları bu ince hedefe göre dizayn ederse faiz artışının enflasyonla mücadele sırasında ekonomik büyüme üzerindeki istenmeyen yan etkileri de önlenmiş olur.