Geçen hafta biz bayram tatilindeyken, beklenti üstü gelen ABD Mart ayı TÜFE verisi küresel piyasaların tadını bir hayli kaçırdı. Tıpkı, Ocak ve Şubat ayında olduğu gibi Mart ayı TÜFE rakamları da ABD’de enflasyonun katı ve inatçı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Manşet enflasyon yıllık olarak yüzde 3,2’den yüzde 3,5’e (beklenti yüzde 3,4 idi) yükselirken, çekirdek enflasyonunda yüzde 3,7’ye düşmesi beklenirken yüzde 3,8’de sabit kaldı. Aylık verilerde de hem manşet hem de çekirdek enflasyon düşüş beklentisinin aksine geçen ay ile aynı yüzde 0,4 oranında artış gösterdi. Enflasyon verilerinin alt detaylarına indiğimizde ise bu kez, Fed’in son zamanlarda yoğunlaştığı veri olan süper çekirdek enflasyon, yani çekirdek hizmet enflasyonundan barınma enflasyonunun çıkarılmış hâli olan veri de son 11 ayın en yüksek artışı ile yüzde 4,8 oranında artış gösterdi. Dolayısıyla ABD için belki de en kötü haber hâlihazırda yeterince katı olduğu düşünülen hizmet enflasyonun yükselişe geçmiş olması. Ezcümle, son 3 aylık enflasyon verileri ABD’de yüzde 2’lik hedefe yakın vadede ulaşmanın bir hayli zor olduğunu teyit etti.
Enflasyon rakamlarının hemen ardından konuşan Powell ve üyeler oldukça şahin duruş sergilediler. Bu hafta konuşan Powell “gelen son verilerle faiz indirimleri için daha fazla güven için beklenenden daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu” dile getirerek, faizlerin daha uzun süre yüksek kalabileceğini vurguladı. Konuşan Fed üyelerinden hem Bostic hem de Kashkari “bu yıl bir faiz indirimi olmayabileceğini” öte yandan diğer üye Williams da “gelen verilerin faiz oranlarını düşürme konusunda acil bir ihtiyaç olmadığını gösterdiğini” belirtti. Gelen veriler ve açıklamalarla dolar endeksi 106,4, ABD 2 yıllık tahvil faizleri yüzde 5,01 ve ABD 10 yıllık tahvil faizleri de yüzde 4,69 en yüksek seviyesini test etti. Dolar endeksi ve ABD tahvil faizlerindeki bu yükseliş sonrasında Mart ayını çok iyi kapatan ABD endeksleri ile diğer küresel çaptaki önemli endeksler de sert satışlara maruz kaldı. Öyle ki, geçtiğimiz hafta ABD endeksleri sene başından bu yana en kötü haftasını yaşamış oldu. Bu satışlar bu hafta bizim borsamıza da sirayet etti. Bana kalırsa bu hafta bizdeki satışların en büyük nedeni İran-İsrail gerilimi kaynaklı jeopolitik risk fiyatlaması değil; ABD’de faiz indirimlerinin ötelenmesiydi.
ABD TÜFE verisi ve perakende satışlar gibi bu hafta gelen güçlü ekonomik büyüme öncü göstergeleri sonrasında swap tarafında Fed’in ilk faiz indirimini Haziran’dan Eylül’e öteleyeceği ve yıl genelinde de 75 bp yerine 50 bp’lik indirim yapacağı fiyatlanmaya başladı. Hemen şu ayrıntıya da değineyim; swap tarafında yıl genelinde 50 bp faiz indirimi gelme olasılığı yüzde 34,1 olasılıkla fiyatlanırken, 25 bp indirim gelme olasılığı ise yüzde 33,2 olasılıkla fiyatlanıyor. Yani aradaki fark oldukça düşük. Enflasyon verilerinin yanı sıra istihdam ve büyüme öncü göstergelerinin güçlü gelmeye devam etmesi ile 25 bp ve hatta bu yıl hiç faiz indiriminin olmadığı bir durum da elbette ki söz konusu olabilir. Hatta ABD medyasına ve bazı kurumlardan gelen sinyallere baktığımızda, bırakın Fed’in faizleri indirmesini veya sabit bırakmasını, aksine artık faiz artırımını konuşacağımız bir döneme girmiş bile olabiliriz. Bu konuda özellikle İsviçre merkezli UBS’in tahmini çok dikkat çekici. UBS’e göre ABD’nin büyümesi ve yapışkan enflasyonu Fed’in faizleri düşürmek yerine artırım yapma ihtimalini artırıyor. UBS’in tahmininde Fed’in gelecek yıl faiz oranlarını yüzde 6,5 çıkarması olası görünüyor.
Bana kalırsa yakın vadede faizleri artıracak bir Fed çok olası görünmüyor. Morgan Stanley’in de bir notunda belirttiği üzere, Fed’in yeniden faiz artışına gitmesi kredibilitesine onarılması çok güç bir hasar verebilir. Bu nedenle yakın vadede Fed’in ilk etapta faizleri artırmak yerine uzun süre yüksek tutması daha olası diye düşünüyorum. Tam da bu noktada; örneğin Bank of America’da Fed’in Mart 2025’e kadar hiç faiz indirmemesi gerektiğini dile getirmiş. Şimdilik 2 faiz indirimi Fed beklentileri ile uyumlu gibi görünse de gerekirse Fed’in bu yıl hiç faiz indirmediği bir senaryoda mümkün olabilir diye düşünüyorum. Bu konuda Fed kanadında son sözü her zaman olduğu gibi veriler söylemeye devam edecek. Hâliyle yakın vadede gelecek olan enflasyon, istihdam ve büyüme öncü göstergelerinin sırasıyla piyasa fiyatlamalarını etkileme ve volatilite yaratma gücü daha da arttı diye düşünüyorum. Özellikle istihdam ve ekonomik büyüme öncü göstergeleri için “iyi veri (kötü veri) kötü piyasa (iyi piyasa) fiyatlamasının” son gelen TÜFE verileri sonrasında biraz daha güçleneceğini düşünüyorum.