Kredi çekip borsaya girme gafleti

Yayınlama: 07.05.2022 10:03:00 Güncelleme: 07.05.2022 12:00:02

Kredi çekerek borsaya girmek, hisse senedi fiyatlarının hızla yükseleceği ve temettü hisselerinden alınacak kar paylarının hesaplandığı bir senaryoda mantıklı gibi görünse de, değeri hızla yükselip düşebilen varlık sınıfları için pek mantıklı bir yatırım değil

Kredi çekip borsaya girme gafleti

Bu sıralar herkesin dilinde. Özellikle de hisse senedi piyasasında 1998'i, 2000’lerin başını, 2006 ve 2007 dönemlerini geçirmemiş yatırımcıların. Muhtemeldir ki son halka arz furyasıyla borsayı keşfetmiş, henüz piyasada olabilecek uzun ve büyük dalgalanmaların acı tadına varmamış, düşen ve daha da düşmez dese de dibi daha da gören bir piyasa psikolojisini hiç yaşamamış…

PARANIN DEĞERİ DÜŞERKEN BORÇLANMAK

Bankadan ucuz maliyetle kredi çekip borsaya girme hesabı yapanların senaryosu belli. Nasıl olsa şirketler kârlı. Çekeceği örneğin 100 bin TL krediye ödeyeceği yıllık maksimum 70 bin TL’yi nasıl olsa hisse senedi fiyat yükselişinden çıkaracağı, yatırım yaptığı temettü hisselerinden alacağı kâr paylarının da işin kaymağı olacağına dayalı bir senaryo. Paranın değeri düşerken, enflasyon gerçekliğinden kopmuş, faizler ise enflasyonun altında ezilmişken bir yıl sonra çekilen kredinin aylık 5-6 bin liralık taksit ödemesinin kuşa döneceği de asıl varsayım. Bakarsanız finansal olarak mantığı olan bir hesaplama gibi görünüyor. Finansal bağımsızlığı kazanmak için normalde ayda 4-5 bin TL arası bir parayla hisse senedi birikimi yapıp iki yılın sonunda minimum 100 bin liralık bir birikime ulaşmak yerine 100 bin liralık alımı krediyle bir seferde gerçekleştirip aydan aya taksidini ödeyeceğine inanıyor bu fikri savunanlar.

RUS RULETİNDEN FARKSIZ

Hiperenflasyon dönemlerinde hele ki bir de faizler enflasyonun altında kalmışsa değeri giderek düşen bir para birimiyle borçlanarak mal edinmek mantıklı sayılıyor. Fakat unutmamak gerekiyor ki bu varsayım, değeri hızla yükselip hızla düşebilen varlık sınıfları için geçerli bir senaryo değil. Bu bir potansiyel getiri/potansiyel risk hesaplaması gerektiriyor. Bu varsayımla hareket edip çektiği krediyle hisse senedi almak borsanın geçmişte defalarca kez yaşattığı çöküş senaryolarının hiçbirinin asla gerçekleşmeyeceğine, alım yapılan fiyatların belki de zirve fiyatlar olabileceği ihtimalinin yüzde 5-10 bile olmayacağına inanmak demek. Yeterince uzun süredir bu piyasaların içerisinde yer alan biri olarak, bunun bir Rus ruletinden farksız olduğunu söylemem gerekiyor.

ORTALAMA 3 YILDA BİR ÇÖKÜŞ

Zirve seviyesini yeniden görmesi 1998 Temmuz’undan sonra 5 ay, 2000 Nisan’ından sonra neredeyse 4 yıl, 2006 Şubat’ından sonra 1 yıl 3 ay, 2007 Ekim’inden sonra 2.5 yıl, 2010 Ekim’inden sonra 2 yıl, 2015 Mayıs’ından sonra 2 yıl, 2018 Ocak’ından sonra 2 yıl sürmüş bir borsadan bahsediyoruz. Bu da 20 yılda 7 defa, yani yaklaşık her 3 yılda 1 en ortalama 1-2.5 yıl arasında büyük düşüş dalgalanması yaşayan bir piyasa demek oluyor.

KİM KREDİYLE HİSSE ALABİLİR?

Peki, borçlanarak hisse almak ne zaman mantıklı olabilir? Cebinizde gerçekten bu kredi ödemelerini rahatlıkla yapacağınız ve yakın zamanda ihtiyacınız olmayacak bir paranız varsa, bu durumda kendi paranızla hisse almaktansa bankanın parasıyla hisse almak çok daha mantıklı olabilir. Ama o da vade boyunca sabit bir faizi garanti altına almak kaydıyla. Diğer türlüsü bankadan size servet transferi değil, sizden borsa kurtlarına servet transferi olabilir. (Barış Erkaya/Dünya)