Borsada 11 işlem günüdür aralıksız devam eden yükseliş yüzde 9.44'ü buldu. Çok önemli direnç noktalarının hemen altında bilançolar destekli yükselişin sürüp sürmeyeceği yerlilerin kar, yabancıların ise risk iştahına bağlı
Bütün piyasalarda geçen haftalarda yaşanan sert dalgalanmalara aldırmadan yükselişini devam ettiren BIST-100 endeksinde bugün de açılışta yükseliş hakim. Böylece toplam 11 işlem günü boyunca Borsa İstanbul aralıksız yükselişini sürdürüyor. Elbette son birkaç haftadır bilançoların açıklanıyor olmasının bunda katkısı çok büyük. Sonuç olarak açıklanan her yeni rekor kar rakamı özellikle endeks üzerinde ağırlığı yüksek şirketlerin uluslararası emsallerine göre daha da ucuzlaması anlamına geldiği için gelen tepki alımlarının tek sorunu, yerli yatırımcılarla sınırlı kalıyor olması. Yabancıların son açıklanan verilerde 22 Ekim haftasında da az da olsa satışta olduğunu, ya da nette hala güçlü bir alımda olmadıklarını gördük. Bunu değiştirebilecek yegane şey Türkiye'ye ilişkin yabancı portföy yatırımcılarının (özellikle de uzun vadeci olanların) kafasında çok büyük bir getiri vaat eden, riski düşük bir hikaye çizebiliyor olması. Bu açıdan Türkiye'nin bir seçim ekonomisine giriyor olması en dikkat çekici risk/getiri faktörlerinden biri. TL'nin güç kaybı her ne kadar bir süredir yavaşlamış olsa da yabancı yatırımcılar için en önemli kriter yükselse de öngörülebilir ve istikrarlı çizgiler çizen bir yerel para birimi. Bu da elbette dönüp dolaşıp öngörülebilir bir para politikası, enflasyon politikası, büyüme politikasına dayanıyor. Bunun yanında Türkiye'de birçok yapısal reformun yeniden gündeme getirilmesi gerektiği makro bakış açısında artık hükümet tarafından bile dile getiriliyor. Bunlarla ilgili gelişmelerin yaşanıp yaşanmayacağı konusunda çok önemli bir kriter seçim sürecinde nassıl bir ekonomi politikasının uygulanacağı konusu. Yapısal reformların ilk bakışta halkın pek de hoşuna gitmeyecek türden ekonomik eylemler kapsadığı düşünüldüğünde hükümetin bunu seçime giderken yapıp yapmayacağı büyük bir soru işareti. Ayrıca EYT gibi daha önceden bütçelendirilmemiş öngörülemez düzenlemelerin makro dengeler üzerinde yaratacağı etki de yatırımcılar açısından bir risk olarak görülüyor. Tüm bunların ortasında potansiyel olarak bakıldığında ise her zaman yüksek büyüme potansiyeline sahip bir ülke, doğrudan yatırım çekme açısında muazzam bir jeopolitik konum ve değerleme açısından dünyanın hala en ucuz borsalarından birine sahip olunması karşımızda. Bu da Türkiye üzerine çizilebilecek en ufak bir hikayenin bile çıpa görevi görüp hisse senedi piyasasında çok sert bir geri alım dalgası yaratması için sayılı aylar kalıyor denebilir.
Mevcut durumda ise bilanço beklentileri ve eldeki hisse stoğunun zarar etmemesi için borsayı yukarı sürükleyen yerli yatırımcının karı bir noktada kısmen de olsa realize etmesi kaçınılmaz olacak. Bu durumda da önümüzdeki günlerde bir yükselişte bir realizasyon görebiliriz. Bundan sonrasını 11 işlem gününde yüzde 9-10'luk değil yüzde 35-40'lık yükselişlere ulaştırabilecek güce sahip yabancıların tavrı belirleyecek. Yani büyük bir gelecek vaat eden bir hikaye yazılıp bu hikayeye inanmayı tercih edip etmeyecekleri.