Sofrayı vuran soru: Balıkta müsilaj krizi ne zaman bitecek?

Yayınlama: 11.07.2021 16:06:00 Güncelleme: 12.07.2021 09:16:30

Deniz salyası ya da bu yıl ilk kez duyduğumuz adıyla müsilaj, vatandaşın sofrasına da bulaştı. Balıkçı yanlış bilgiden şikayeti, vatandaş ise salya korkusundan balık yiyemiyor

Sofrayı vuran soru: Balıkta müsilaj krizi ne zaman bitecek?
BERFİN NİLGÜN ÇİPA/PARAMEVZU.COM ÖZEL HABER

Müsilaj yani deniz salyası, ocak ayından beri gündemimizin en üst sıralarındaki yerini koruyor. Müsilaj, yüksek derecede azot ve fosfat girdisi sonucu denizde oluşan mikroorganizmaların aşırı artış göstererek ortama salgıladığı organik bileşenlerden oluşuyor.

Uzmanlardan görüş aldığımızda Marmara Denizi’nin müsilaj yapısına yatkın olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz hatta bu seneki olağan dışı durumun sinyallerini Marmara Denizi daha önceki yıllarda bize vermiş bile… 2-3 ay yaşam süresi olan Deniz Salyası salgını 1980-2010 yılları arasında katlanarak arttı. Daha da geçmişe gitmek gerekirse tıpkı Marmara Denizi gibi durağan olan Adriyatik Denizi’nde müsilaj 1700’lerden bu yana görülüyor. 

MÜSİLAJIN GERÇEK SEBEBİ NE?
Marmara Denizi’nde bu sene yaşanan müsilaj patlamasının en önemli nedeninin deniz sıcaklığındaki sabitlik olduğunun altını çizen, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Ayaz şunları kaydetti, “Marmara Denizi durağan olduğu için, su sıcaklığı uzun süre 15-16 derecelerde sabit durunca plankton patlamaları oldu. Ardından Ocak ayının 15’ine doğru kar yağışı oldu. Hızlı bir soğumaya girince plankton strese bağlı olarak ölürken polisakkarit kökenli yapışkan sıvıyı yoğun miktarda denize salgıladı. Su sıcaklığının ideal sıcaklıkta planktonlar için olan 15-16 derecede uzun süre beklemesi, güneş ışığının uygun gelmesi, ortamda bol miktarda azot ve fosfor besininin bulunması bu olayı patlattı.”

Tabii ki bütün bunların yanı sıra müsilajın ortamını hazırlamaya yardım eden insan faktörüne de parmak basmadan geçemeyiz. Maalesef denizi çöplük olarak kullanıyoruz. İzmaritler, maskeler, evsel atıklar, endüstriyel kanalizasyon atıkları, yanlış deterjan kullanımı ve yanlış tarım uygulamaları... Yani kısaca çevre bilincinin oluştuğunu göstermeyen her hareket, denizlerin bu hale dönüşmesine yol açıyor. 

İşte tam bu noktada müsilaj için oluşturulan 22 maddelik eylem planı için "Geç mi kalındı" sorusu da kafalarda belirginleşiyor. Atmosferde bulunan oksijenin yaklaşık yüzde 70-80’ninin su yosunları tarafından üretildiğini unutmadan yola çıkarsak denizleri akciğerlerimiz olduğu bilinciyle korumamız gerekiyor.

MÜSİLAJ 2007'DE "GELİYORUM" DEDİ
Prof. Dr. Adnan Ayaz, eylem planı için "Zararın neresinden dönersek kardır" şeklinde düşündüğünü belirterek, “Ben burada sitem ediyorum. Bu sene turizm sektörünü işin içine alan bir durum meydana gelince ekonomide çok büyük bir sıkıntı doğurdu. Bu sıkıntı ortaya çıkınca herkesin dikkatini çekti. Aslında 2007 yılında deniz bize bunu söyledi. Ama biz kulağımızın üstüne yattık çünkü ertesi yıl az oldu, sonra da günümüze kadar olmadı. Şu anda bu bir fırsat ve bu olayı unutturmamamız gerekiyor. Kesinlikle destekliyorum, yapılan her küçük çaba dahi katkıdır ve önemlidir” şeklinde konuştu. 

Müsilaj turizmle birlikte hem balıkçıları vurdu hem de balık tüketmek isteyenleri… 



ARTAN FİYATLAR DA BALIK TÜKETİMİNDE DÜŞÜŞÜN SEBEPLERİNDEN
2015-2020 periyodundaki istatistiklere baktığımızda her yıl artan balık fiyatlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Tüketici tarafında talebin azalmasının bir nedeni olarak bu gerçeği kulak arkası etmemek gerekiyor. Yalnızca "Müsilaj çıktı, kimse balık yemek istemiyor" demek pek tabii en sağlıklı sonuca bizi götürmüyor. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine baktığımızda su ürünleri üretiminin 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 6.1 azalarak 785 bin 811 ton olarak gerçekleştiği gözler önüne seriliyor. Üretimin azalması da talep oluşturma yönünde bir engel olarak karşımıza çıkabilir.



BALIK TÜKETİMİNDE YÜZDE 70 DÜŞÜŞ! 
Bütün bu rakamlar dışında günümüzde sokağa inip sektör temsilcileriyle konuştuğumuzda balık tüketiminde yüzde 70’lik bir düşüş olduğu gerçeği söz konusu.

Tüketici müsilajın balıkların habitatına zarar verdiği gerekçesiyle sağlıklı olmayacağını düşünüp balık tüketmeye çekiniyor. Esnaf da bu durumdan şikayetçi, kanaat önderlerinin bu konuda açıklama yapıp hem vatandaşın yüreğine su serpmesini hem de balıkçıların yüzünü güldürmesini bekliyor. 

Pandemi dolayısıyla zor bir dönemden geçtiklerini aktaran esnaf, balık yasağının olduğu bir dönemde müsilajın da eklenmesiyle işlerinin hepten kesildiğini belirtiyor. Esnaf şu sözlerle durumu adeta özetliyor: “İnsanlar canlarına zarar gelecek endişesiyle balık yemekten vazgeçti”.
Her ne kadar balıkçılar müsilajın dip balıkları dışında diğer balıkları etkilemediğini dile getirse de müşteriyi ikna etmek o kadar kolay değil. Mikrofonlarımızı sokakta vatandaşa uzattığımızda net bir tavırla karşılaştık. Balık tüketiminde müsilaj ciddi bir endişe yaratıyor, kimse balık almaya veya çocuğuna balık yedirmeye yanaşmıyor.

BALIK MÜSİLAJ YER Mİ? RAHATLATAN AÇIKLAMA!
Bu noktada rahat bir nefes aldıracak açıklamayı Prof. Dr. Adnan Ayaz Yapıyor. “Balık alırken iki kere düşünelim mi?” sorusunu ilettiğimizde Ayaz, “Gönül rahatlığıyla deniz ürünlerini tüketebilirsiniz, hiçbir sıkıntı yok. Balık müsilaj yemiyor ”dedi.